AsyaGenelKöşe YazılarıManşetOrtadoğuSiyasetTürk Dünyası

Vesim TOKATLI Yazdı: ”BİZ, BARIŞACAK MIYIZ?”

” Öncelikle, çok değerli okuyucularıma bir özür borcumun var olduğunu düşünüyorum.
Evet, uzun süre Ortadoğu gündemi hakkında pek görüşümü bildirmediğimin farkındayım.
Ancak öğretim-öğrenim süreci ve birçok sosyal sebeplerden dolayı ara vermek
zorundaydım. Umarım özrüm siz değerli okuyucularım tarafından kabul görür.”
Şimdi asıl meseleyi konuşalım!!

Son günlerde Suriye gündeminde Katil Esad rejimi ile Türkiye’nin olası siyasi görüşmeleri
mevcut. Diğer taraftan Suriye Muhalifler ve Devrimciler Koalisyonu (SMDK) dediğimiz yapının
bu duruma karşı herhangi bir tavır veya net bir açıklamanın yapılmaması Suriye halkı arasında
konuşulmaktadır.

Değerli dostlar,

Esad Rejiminin sefil bir rejim, diktatörlük kavramı ve Baas’çı fikir çerçevesinde bina edilmiş
olduğu konusunda hepimiz hemfikiriz. Ayrıca Suriye Halkının Hafız Esad devrinden bu yana
bastırıcı politika, yoksulluk ve birçok sıkıntı ile boğuştuğundan dolayı önce Hama devrimine
başvurulduğu ancak İhvan hareketi’nden kaynaklanan ihanetlerden dolayı başarısızlığa
uğradığını ve olayın büyük fatura kısmının Suriye Türkmenleri’nin ödediğini çok konuşulmasa da
bu bir gerçektir. Dolayısıyla Baba-Oğul hükmü devri yapıldıktan sonra sosyal ve ekonomik
sıkıntıların değişmediğini, bastırıcı politikalarını sürdürdüğünü ve halka yönelik herhangi bir islah
adımının atılmadığını biliyoruz. Bununla beraber Sünni kesimini hem devlet yönetimi içinde hem
dışında aktif katılımlarını bitirmek adına birçok siyasi suikasta Bass rejiminin başvurduğu ve
Sunni kesiminin ülkede varlıklar adeta yok edildiğini gördük. Bu tür sıkıntılar içerisinde olan
Müslüman kesim artık çaresizlik noktasına vararak zamanında ve hale Ortadoğu’da ünlü bir
hareket olan Bahar Devrimi’ne başvurmak zorunda kaldılar. Devrim sürecinin ilk aşamaları silmi
( silahsız ve barış) çerçevesinde olduğunun bizzat şahidiyim. Ancak rejimin olmsuuz karşılığı
devrim sürecini bir iç savaşa veya iç çatışmaya dönüştürdüğünün ana sebebidir. Bu iç
çatışmadan mağdur olan sivil insanların önce il’den il’e ve köy’den köy’e göç ettiğini gördüm.
Burada anlatmak istediğim bu insanların direkt ülke dışına göç etmediğini, bu göç sürecinin
olaylarının büyümesiyle ve olmsuz etkilerinin çoğalmasıyla aşama aşama geliştiğinin bilgisini
aktarmak. Tabii olarak her toplum içerisinde iyiler ve kötüler bulunur. Ancak maalesef Suriye
Devrimi’nin ilk yıllarında iyilerin önderlik ettiğini Suriye’nin %95 toprağını özgürleştirmelerinden
gayet açık ve net. Daha sonra ise birçok suikast planını devreye sokarak devrim önderlerinin
ölmesine ve bu devrimin çok büyük zararlara uğratarak başarısız kılınmasına bazı zihniyetler
sebep olmuştur. Dolayısıyla devrmin durumu daha kötüye giderek ülkedeki kavga rejim-halk
yönünden çıkarılarak etnik unsurlar üzerine yöneldi. Bu kavga ise Sunni-Alevi, Şii-Sunni,
Sunni-Türkmen ve Sunni-Sunni boyutuna dönüştü. Burada anlatmak istediğim olayların karıştığı
ve kimin kiminle savaştığının bilinmemesidir. Bu ise halkı ülke dışına göç etmenin ana etkenlerin
arasında. Buna ek olarak yaşanan kuşatma, operasyonlar ve canice çeşitli bombardımanlar. Bu
hamlelerden dolayı milyonlarca insanın öldüğünü artık biliyor olmamız gerek.
Şimdi Esad’ın tarihi bizim açımızdan pek parlak değildir. Çünkü geçenlerde de bahsettiğimiz gibi
Esad’ın ailesi uyuşturucu baronluğunun yanı sıra PKK-YPG terör örgütlerine ev sahipliği yapan,
eğiten ve silahlandırandır. Bu kaçınılmaz bir gerçektir. Sadece bununla kalmayıp Oğuz
Boy’undan olan Türkmen ehlimizi yıllardır işkencelere ve kültürlerinden koparma operasyon
çeken rejim, Esad Rejimidir. Bunun aksisini iddia eden kesinlikle Türk düşmanıdır. Devrim’i bir
fırsata çevirmek isteyen katil rejim Türkmenler üzerinde birçok projeyi uygulamak istediğini ve
bazında başarılı, bazında başarısız kaldığını gördük. Buna ek olarak, halen Esad bölgeleri
içerisinde Türkmen ehlimizin varolduğunu, eziyet ve tecrit gördüklerini sizlerle paylaşıyorum.

Ehlimiz için bir adım atmak istiyorsak o da nüfus mübadelesi yapmaktır. Ancak bu durum
olumsuz sonuçlarla sonuçlanacağı için pek istediğim bir adım değildir. Çünkü bizim orada var
olmamız Türk Devleti için mühim olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla farklı adımların atılması
gerek. Bunu ise ileri süreçlerde göreceğimizi umuyorum.
Esad Rejimi ile olası bir görüşme veyahut bir barışma süreci başlatılır ise ve bu durumun olumlu
bir karşılık bulduğu takdirde taraf devletlerin Suriye Halkı’na yapılanları göz ardı edeceğini
düşünmüyorum. Olayın farklı boyutlar taşıdığı da gayet belli. Sonuçta barış dediğimiz şey birden
bire uygulanan bir süreç değildir. Bunun belli başlı aşamaları ve talepleri mevcuttur. Bildiğimiz
gibi Suriye Kuzey’inde kurulmak istenilen bir terör devleti var. Böyle bir şeyin olmasını
istemeyeceğimizi ve bunlarla mücadele ettiğimizi ve edeceğimizi belirttik ve uyguladık.
Umduğum şey bu tehlikenin bir an önce yok edilmesidir. Sonuçta böyle bir şeye müsaade ve
müsamaha etmeyeceğiz. Ancak bunun faturası Katil Esad’la gerçek anlamda barışarak
kesilmesi vicdana sığmaz.
”Onun için taraf olacak devletlerin Cenevre 2254 kararının çerçevesinde görüşmeleri
arasında olmasını temenni ediyorum. Esad var oldukça bu tür terör örgütlerinin
var olacaktır. Sonuçta Esad rejimi ile barışmayacağımız kesin bir durumdur”. Aksi bir
adım atılmaz, devrimimizin ilke ve inkılaplarından vazgeçilmez. Tavır değişikliği yapan
olursa Baas’çıdır ve ihanet suyu içmiştir. Başta Türkmen ehlimizi ve Suriye Halkını
katleden bu faşist rejim ile barışmayı reddettiğimizi bir daha aktarmak istiyoruz.

Vesim TOKATLI

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak tekrar deneyin.