AsyaGündemKöşe YazılarıManşetSiyasetTürk Dünyası

Onur Beyhan yazdı…Türkçülük Siyaseten kendisini Nerede / Nasıl konumlandırır?

Türkçülük, Sağ mıdır? Ya da Sol mudur?

Türkçülerimiz kanımca Türkçülerin çağın ve coğrafyanın şartlarına, siyasetin kurgulanış biçimine göre konumlanmasına ve buna göre söylem üretmesine bakarak ‘Türkçülük Soldur, Türkçüler de Solcudur.’ ya da tam karşıt düşünce ile ‘Türkçülük Sağdır, Türkçüler de Sağcıdır.’ demişlerdir.

Bu konu uzundur…

Bununla ilgili ayrıntılı yazmak gerekir ki, epeydir iş, güç yoğunluk Gazete derken oturup şöyle etraflıca yazamıyorum. Bende özledim, sizde özlediniz farkındayım.

Ancak kısa örnekler ile konuyu yazıp bırakıyorum.

Kısa dememe bakmayın. Kısam bile uzundur benim.

Neyse devam edelim…

Hüseyinzade Ali, Ağaoğlu Ahmet, Mehmet Zİya Gökalp, Gaspıralı ismail, Akçuralı Yusuf, H. Nihal Atsız gibi Türkçü düşünce insanlarına baktığımızda hepsinin ortak paydası: Türklük vurgusu, Ulusal kimliğe bağlılık, bilinçli Türk olmanın gerekliliğidir. Bununla birlikte Tarih, Coğrafya ve her alanda Türklüğümüzü bilmenin, buna göre siyaset üretilmesi, entelektüel kişiler olunması, Türk Töresine, ahlakına ve kültürüne yapılan önemdir. Bunlar aşağı yukarı aynıdır. Çerçeve budur.

Ancak, mevcut bulunulan coğrafyanın, orada bulunan yönetimin ideolojisinin, halkın gereksinimlerinin, toplumun talep ve verilmemiş haklarının ne olduğu da önemli etmenlerdir.

Hatta bölge esaret altındaki bir Türk yurdu mudur? Yoksa Türk yönetimi olmasına bakmayarak Türklük çizgisinden uzaklaşmış, Yönetimi Türk olmayanların ya da bilinçli olmayan nadan Türklerin eline geçmiş bir Türk ülkesi midir? Bu sorunun yanıtı bile Türkçüler Solcu mudur? Sağcı mıdır? Sorusunun yanıtını değiştirecektir.

Rusya Türklerine bir bakarsak Kazan ve Kırım Türkleri ile birlikte Azerbaycan Türkleri de aynı dönemde Türkçü aydınlar çıkarmış ve hepsi birbiriyle sürekli iletişim içerisinde hareket etmişlerdi.

Peki, bu aydınlarımız Sağcı mıydı? Solcu muydu?

Kırım Türk aydınları olan Gaspıralı ve Akçura’dan, Azerbaycan Türk aydınları olan Ağaoğlu Ahmet, Hüseyinzade Ali’den tek tek örnek vermeden, ayrıntıya boğmadan onların bulundukları coğrafyada siyaseten nerede konumlandığını aktararak konuya devam edeceğim. Ayrıntılı öğrenmek isteyenler elbette okuyup araştırmalıdır.

Hepimizin bildiği gibi Kırım ve Azerbaycan Türk aydınları çağın Menşevik Çarlık Rusya’sına karşı mücadele halindeydiler.

Türklere kültürel haklarını vermeyen ve onları esaret altında tutan Çarlık Rusya, o dönemde Rus milliyetçisi olduğu için sağda konumlanıyordu. Türkler ise Çarlığa karşı mücadele eden Bolşeviklerle hareket ettiler. Yani Sosyalistlerle aynı cephedeydiler. Şimdi Türkçüler burada, coğrafyanın, mevcut yönetimin sağda olması, esaret ile haklarının elinden alınması ve toplumsal anlamda da ekonomik haklarından da mahrum olması nedeniyle elbette Rusya Türkçüleri Solcuydu.

Türkiye (Osmanlı) Türklerine baktığımızda buradan çıkan imparatorluk içindeki aydınlar ise, devletin gerilediğini, çürüdüğünü, geri kaldığını anlamış ve kurtarma yollarına girişmiştir.

Önünde aşırı sağ ya da Komünistler yoktur.

Baskıcı ve imparatorluğu çukura sürükleyen padişahlar ya da gerici, vizyonsuz yöneticiler vardır.

Bu nedenle doğal olarak buradaki Türkçüler, gereksinime göre konumlanmış ve yenilikçi, devrimci, ilerici olmuşlardır.

  1. yüzyılda başlayan süreç Türkiye milliyetçilerinin önderi ve son ulus Hakanımız Atatürk’ün yaptığı Türk Devrimi ve bunun getirdiği yenilikler ile gerçekleşen Kemalci değişim ile sonuçlanmıştır. Bu nedenle ben birkaç defa ‘Türkiye’de Kemalizm: Türkçülüğün devletleşmiş halidir. Yani sonuçtur.’ diye yazmıştım. Sisteme direnen ve sisteme karşı mücadele eden devrimci Türkçüler sistemi yıkmış ve yeni sistem kurmuşlardır. Sistemin kendisi olmuşlardır. Bu da devletleşmedir.

Peki, sistemin kendisi Sağcı mıdır? Solcu mudur?

Bu mantıksız soruyu sormaya gerek var mıdır?

Türkiye’de Mustafa Kemal Paşa sağcı ya da solcu olmamıştır. Sadece Türkçü olduğunu ifade etmiştir.

Zamanla Türkiye milliyetçileri sağcı ve solcu olarak ikiye bölündüler.

Savruldukça savruldular…

Sağa giden Türkçüler, Atatürk ve Türk Devrimine düşman kesildiler.

Önce milliyetçi sonra Türk-İslamcı, sonra İslamcı ve Ümmetçi oldular. Osmanlıcılık ile de gericiliği bayrak edindiler.

Sola gidenler 1980’e kadar çarık çürük gittiler ve hatta Mahir Çayan gibi bazıları çıkıp ‘Kemalizm Soldur’ dedi. 2. Kurtuluş Savaşı verilmelidir, Türkiye’deki milliciler birleşmelidir, Tam Bağımsız Türkiye gibi slogan ve söylemler fikir dünyalarında yer aldı. Ancak zamanla sola kayanlar çıkıp Atatürk’e ‘Burjuva Kemal’ Türk Devrimine de ‘Burjuva Devrimi’ deyiverdiler.

Türk Sağı kimliksiz Türk düşmanı ümmetçi,

Türk Solu ise etnik bölücü bir çizgiye getirildi.

Yazımın başlığı, Türkçülük Siyaseten kendisini Nerede / Nasıl konumlandırır?

sorusu üzerineydi. Aslında burada iki soru sordum ben.

Çünkü Türkçülük Siyaseten kendisini Nerede konumlandırır? Ayrı bir sorudur, Türkçülük Siyaseten kendisini Nasıl konumlandırır? Sorusu ise daha farklı bir sorudur.

Türkçülük Siyaseten kendisini Nerede konumlandırır? Sorusunun yanıtı merkezdir. Sağ ya da sol değildir. Çünkü Türkçülük gövdedir.

Bununla birlikte Türkçülük, Türkiye’de bir devrim yapmış ve devletleşerek kurucu felsefe olmuştur.

Kurucu felsefeye sağ ya da sol demek bizleri 80 yıl içinde ihanete götürdü.

Sağa kayanlar da, sola kayanlar da Türklüğünden oldu.

Türkçülük Siyaseten kendisini Nasıl konumlandırır? Sorusunun yanıtı ise başından beri anlattığım şartlara bağlıdır. Karşısında kimler var? Hangi coğrafyada, bulunduğu devlet sınırları içinde Rusya gibi esaret altında tutulan Türkler mi yaşıyor? Yoksa Osmanlı gibi Türk ülkesi olmasına karşın çizgiden sapmış, rayından çıkmış ve Türksüzleştirilmiş bir devlet yönetimi mi söz konusu?

İşte siyasetin gidişine göre Türkçülük kendisini sağ ya da solda konumlanması söz konusudur.

Ancak unutulmamalıdır ki, Türkçülüğü, Türklerin yararı için, o bölge ve o çağda ve hatta o siyasi şartlar altında sağda ya da solda konumlandıranlar Türkçü Aydınlardır, yani Türkçülerdir.

Sonuç olarak sağcı ya da solcu olan Türkçülük değil Türkçüler olmuştur.

O günün ve siyasetin koşullarına göre Türkçü siyaset izlemişlerdir.

Yinede solcu ya da sağcı olan Türkçü aydınlarımız olmuştur.

Sağda siyaset yapan ya da solda siyaset yapan aydınlarımızdan yine Türkçü felsefeden beslenenler de olmuştur.

Yine de Türkçülük gövdedir ve 20. yüzyılda yeryüzünde bir devrimi başarmış devletleşmiş bir konumdadır.

Şimdi o devrimin yapıldığı Türkiye’nin, imparatorluğa ve yeryüzü egemenliğine doğru yürümesi gereklidir.

Bunun içinde gerekli olan şey, sağ ya da sol diyerek ulusumuzu bölmek değil, Türk Ulusçuluğu sancağı altında gövdede toplayarak, tüm Milli Güçleri birleştirerek genişledikçe genişlemek, Türk toplumlarının, yeryüzündeki hakkı çiğnenmiş sömürülmüş mazlum toplumların umudu, hamisi, koruyucusu olma görevini yeniden üzerimize giymeliyiz.

Bu iradeyi göstermek için önce Türkçülük merkezdir, gövdedir ilkesinde buluşmak ve böylelikle emin adımlarla ilerlemek gerekir.

Bu irade ve birikim Türk’ün genetik kodlarında vardır!

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak tekrar deneyin.