Yeni bir Arap İhaneti mi?
Ortadoğu’da özellikle Körfez ülkelerinde dış ilişkileri ve siyaset anlayışı
ihanet çerçevesinde yapılandırıldığını Osmanlı zamanında sergilenen
alçak ve çıkara dayalı yaşanmış ihanetlerden bilinmektedir. Al-Suud ve Bin-Zayd aileleri bölgedeki hakimiyetlerini sürdürmek ve korumak için
geçmiş zamanda dedelerinin uyguladığı politikaları bugün yine
uygulamaya konulmuş gibi gözüküyor. Ortadoğu’nun çeşitli bölgelerini
dolaylı olarak hakimiyet altına alan bu iki kirli ailenin ana desteğinin
Birleşik Krallık olduğunu da unutmamalıyız.
Suudi Arabistan ve BAE ülkeleri Suriye Devrimi’nin başlagıcında hem
siyasal anlamda hem de ekonomik, silah vs. destekleri olmuştur.
Devrimin alevlendiği ilk yıllarda bu iki ülkenin bebek katili Esad Rejimine
karşı uluslararası arenada meydan okuduğu, ilişkilerini kestiği, Esad’a
istifa çağrısını yaptığı ve uluslararası Arena’nın önünde yargılanmasını
istemiştir. Esad Rejimi ise buna karşılık olarak bu iki devletin
Ortadoğu’da İsrail’in varlığını koruyacak karanlık planlar yürüttüğü,
Muhammed Bin Salman’a ve ailesine ağır hakaretlerde bulunmuştur.
Uzun zamandır ilişkilerin kesik olduğu BAE, SAK ve Suriye Arap
Cumhuriyeti ilişkileri düzeltmek adına ilk adımı BAE atmıştı. Bu ise
Suriye Halkı arasında tam olarak beklenen bir durum gibi tavır
sergiletmiştir. Ancak şaşkın verici olan olay SAK’ın Esad’ı tekrar
uluslararası arenada meşrulaştırmak adına iki taraflı konsoloslukların
açılması adımı halkı ciddi bir şekilde tedirgin etmiştir. Suriye
Rejimi, yüksek enflasyon oranını, paranın değersizleşmesini, ülkedeki
iktisadi başarısızlığının üstünü kapatmak için uyuşturucu yoluna
başvurduğu, bu uyuşturucu satışlarını özellikle körfez ülkelerine yaptığı
gayet ortadayken ve konsoloslukların açılması için Esad’ın yakın
danışmanları Suudi Arabistan’a intikal ettiği günde, Arabistan güçleri
korkunç bir rakamla Suriye’den gelen uyuşturucu sevkiyatına operasyon
gerçekleştiği gerçeği varken Esad rejimi ile barışması ne tür bir politika
başarısızlığı olduğunu bilmediğimi açıklamak isterim.
”Acaba Osmanlı’ya yapılan ihanet bugün Suriye Halkına mı
yapılacak? sorusu varid bir durum almıştır.”
Diğer taraftan halen Halkı tarafından istenmeyen, güven verici bir
izlenim kazanmayan bu tür aşağılık bir rejim ile barışmanın olumlu bir
netice ile sonuçlanacağını düşünmüyorum. Hadi bazı bölgelerde
seçimler sebebi ile görüşmeler yapılsa da size ne oluyor ey
hainler? bu kadar dönekliği anlamış değilim. Suriye’nin gerçeği
veyahut çözüm yolu hükümetin değişmesi ve ordunun ciddi anlamda
temizlenmesinden geçmektedir.
Diğer türlü uygulanacak her türlü adım veya kalkışılacak her hamlenin
sonucu yeni bir savaş dönemine giriş olma ihtimali yüksektir. Bölgedeki
her türlü unsur barışa karşı olduğu, gerekirse tekrar cephelerin
alevleneceği konusunda hemfikir oldukları gayet nettir. Dolayısıyla bölge
de mevcut olan bireylerin yaşam güvenliğini ve yeni göç dalgalarını
önlemek adına komşu ülkelerin bu konuda daha duyarlı davranması
gerektiğini düşünüyorum. Özellikle 11 yıldır tek bir Suriyeli kabul
etmeyen Suudi Arabistan ülkesinin bu konuda söz sahibi olamaması
gerekmektedir. Kim bu halkı misafir edip nelere katlandıysa o dosyanın
başında karar verici olması gerekir. Bu cümleyi kurmamın sebebi kendi
düşüncemden ötürü Suriye halkı arasında geçen diyaloglardandır.
Suriye halkı açık olarak Suudi Arabistan’ın bu dosyaya karışmaması
gerektiğini düşünmektedir. Onun için hem bölgeyi uyuşturucu
bataklığına sürükleyecek bir barışmaya yol atmamızı tavsiye etmiyorum.
Unutmayın ki, Ortadoğu’nun uyuşturucu baronu Esad’dır.