Nigar ÖGEDAY Yazdı: ”Bugün Dünya Yazarlarının Önünde Diz Çöktürecek Cengiz Aytmatov’un doğum günüdür

“Ben onu evrensel düşünceye sahip bir yazar olarak tanıyorum. Dünyaya yukarıdan, uzaydan bakıyorsunuz sanki. Hiç astronot olmak istediniz mi?” – sorusunu. Gerçek anlamda değil tabi. Öyle düşünüyorum ki astronot özel kategoriye ait bir insandır. Özel eğitime tabi tutulur, olağanüstü birkaç yeteneğe sahiptir. Fakat insanlığın uzayı fethetmesini çağımızın en büyük olayı olduğunu göz önünde bulundurarak ben, en azından, insanın uzayda olmasına düşünce bazında katılmak istemekteyim – diye yanıtlayan Aytımatov, “Siz kadının üzerine düşen her şeyi yapabildiğine inanıyor musunuz, yarın yeniden bir peygamberin doğabilmesi için kadın her şeyi yapıyor mu?” -sorusunu da kendine özgü şekilde yanıtlamıştı.

“Dünya kadın ve erkekle başlayarak çözüme kavuşmuştur. Kadınsız hayat, insan soyunun devam etmesi imkansızdır. Onların çeşitli sosyal, kültürel ve diğer alanlarda üstlendikleri misyona geldikde, bu konuda geniş yelpazede fikir belirtile bilir. Örneğin, ben okuyucuya kadının doğaya işaret olduğunu, ebediyeti temsil ettiğini yansıtıyorum. Bir yandan da kadın yaşamının trajik taraflarını dikkate almak gerek. Savaşlar, çatışmalar ve diğer kötülükler sonucunda kadın pek çok şeyden yoksun kalıyor…. yanıtından sonra Aytımatov aynı doğrultuda bir soruyu daha yanıtlamıştı.”

“Cevher Dudayev`in hanımı Rusya televizyonuna kara çarşafıyla çıkıyor ve kendi şiirlerini okuyor. Okuduğu şiirler sizin deniz kıyısında koşan köpeğinize okyanustan bakan küçük kahramanın okuduğu nağmelere benzemekteydi. “Deniz kıyısında koşan köpek… Ama bana kana kana içeceğim kadar su ver”. Belki kadınlar da işte o suya gereksinim duymaktalar. Belki onlar o suya her şeyden daha çok ihtiyaç duymaktalar. Bakın bugün erkekte var, kadın da. Fakat hiç peygamber doğmamakta. Bunun suçu kadında mı, erkekte mi?” Tabi bunun suçu kadında değil. Kanımca erkek kendi konumunu kötüye kullanıyor. Bu anlamda erkek suçlu olabilir. Şu an farklı bir uygarlık mevcut. Farklı bir yaşam biçimi var. Eskiden öngörülerde bulunan, kendi kanatini belirten birileri peygamber olarak görülürdü. Fakat şimdi farklı bir ortamda yaşamaktayız. Bu koşullarda peygamberlik imkansız bir şey. Bunlar Aytımatovu konuşarken en çok anımsadığım düşüncelerdir.

Ben onu “Gün var asra bedel”, “Toprak Ana”, “Elveda”, “Gülsarı”, “Cellat Kütüğü”, “Deniz Kıyısıyla Koşan Köpek” adlı yapıtlarından tanımış, sonraları topluma mal olmuş bir aydın olduğunu da öğrenmiştim. Fakat onu daha yakından tanımak da varmış nasipte. Doğru, Aytmatov birkaç defa Azerbaycanda bulunmuştu. Fakat ne yazık ki bu seferleri sırasında kendisiyle görüşememiştim. Yazarın Azerbaycana son seferi 2008 Şubatında Bişkekteki Türkçe konuşan ülkelerin politikasına destek içtimai vakfından ve Dünya Azerbaycanlıları Kongresinin Bakü temsilciliğinin teşebbüsü sayesinde gerçekleşmişdi. Bu seferi sırasında yazar pek çok törene ve toplantıya katılmıştı. Törenlerden biri Baküde Azerbaycanlıların ve diğer Türk topluluklarının işbirliği merkezinin açılışı töreniydi. İşte bu törende Aytımatovla tanışma zevkine ulaştım ve yaşamım boyunca unutamayacağım izlenimlerle bu büyük insandan ayrıldım.

Meğer bunun da bir nedeni varmış. Demek onunla bir daha buluşmamak üzere ayrılmışız. Azerbaycan Yazarlar Birliği ve Azerbaycandak Atatürk Merkezi edebiyat dalında Cengiz Aytımatovun Nobel ödülüne adaylığını önermişler. Edindiğim bilgilere göre hatta Türkiyede de bazı kurumlar böyle bir öneride bulunmuşlar. Bu önerinin gerçekleşeceğinden eminim. İlgili kurumların bunu yapmayacağı taktirde bile Aytımatovun Türk dünyasının gönlünde bir Nobel tahtı kurarak oturduğunu kendisini tanıyan herkes bilmekte. Bu şahsın Türkçe konuşan halkları seven, Türk dünyası için canını bile vermeye hazır olan birisi olduğunu herkes bilir. İşte bu yüzden Aytımatov sadece Kırgızistanda değil, tüm Türk dünyasında sevilen birisidir.

İki günden beri bu büyük insan hakkında yazmak isiyordum. Fakat nedense çok zor geldi bana, belki de buna hakkım yok diye düşnmüşüm. Aslında bazen onun sanatıyla yakından ilgilenen biri olarak hakkında çok şey bildiğimi düşünürdüm. Fakat ölümünden sonra kendisiyle ilgili dünya basınında yazılan anıları okuduğum zaman hiç bir şey bilmediğimi anladım. Meğer Aytımatovu bilmek için, kendisinin söylediği gibi “Gün var asra bedel” değil, tam bir asra ihtiyaç varmış. Belki de daha fazlasına. Öğrendiğim ise onun çok büyük bir insan olduğu ve Türk dünyasının birliği ve varlığı adına her şeyden vaz geçebileceğidir.

Büyük Türk yazarı Cengiz Aytmatov,12 Aralık 1928 yılında Talas eyaletinin Şeker adlı köyünde dünyaya geldi. Bu köy Çin sınırının yakınlarındaki Tanrı Dağları’nın eteklerinde bulunur. O yüzden biz Türkler bu şahsiyyeti anarken kutsal topraklarda mühteşem atalarının ruhunun şahitliğinde doğan birinden de bu başarı gözlenirdi. Tini şad mekanı eteyinde doğulduğu Tanrı dağlarının zirvesi olsun.

Not: Yıllar önce kaleme almıştım bu yazını. Biraz değişiklik edip yeniden yayınlamak istedim.

Nigar ÖGEDAY

Exit mobile version