Hasan BARIN Yazdı: ”SARIKAMIŞ’TA NELER OLDU?”

Yazıma başlamadan önce, Sarıkamış Harekatı’nın Yıldönümünde, Sarıkamış’ta şehit olan ecdadımızı rahmetle anıyoruz.
Sarıkamış;
Kimisine göre hezimet, kimisine göre gereksiz bir müdahale, kimisine göre de plansız programsız yapılan bir harekat.

Ben bunların hiç birisine katılmıyorum. 

Her harekat, kendi içinde riski barındırır, zaten adı çatışmadır, savaştır, zafer ve yenilgiyi kardeş olarak ruhunda taşır, mutlaka kazanılacak diye de yapılmaz.  
Tarihimizi anlatırken, en övünülerek anlattığımız Kurtuluş Savaşı’nda Kütahya Eskişehir Muharebeleri’ni kaybettiğimiz için Sakarya dolaylarına çekildik. (İsteyen araştırabilir.) Hatalar tabiki de vardır, 
 Yenilgi üzerinden konuşulup çamura batmış araba gibi buna saplanılıp buradan laf çevirmeye de koskoca komutanları beceriksizlikle suçlar tarzda konuşulmasına da karşıyım. İnisiyatif almışlardır, kazansalardı muzaffer komutan olacaklardı ama başaramadılar o kadar.

Bu da onların geçmiş başarılarını silmez.
Sarıkamış Harekatı’nda en çok eleştirilen kişi de Enver Paşa’dır.
Iyi de aynı Enver Paşa, övüne övüne bitiremedigimiz her sene, deniz zaferini ve kara zaferini ayrı ayrı  kutladığımız Çanakkale Zaferi’nde, Çanakkale Savaşı’nın Ordularının Başkumandan Vekili Harbiye Nazırı, yani savaşı bizzat yöneten padişahtan sonra en üst makam (Savaş Bakanı) değil mi?
Peki, Enver Paşa, kardeşi Nuri Killigil’i Kafkas İslam Ordusu’nun Komutanlığı’na atayıp, büyük bir askeri başarı kazanıp Bakü’nun kurtulması zaferine vesile olarak, özellikle de Azerbaycan’ın kalbine taht kuran insan değil mı?
Gene aynı Enver Paşa’nın Kurtuluş Savaşı’nın kaydedilme ihtimalini düşünerek değişik yerlere silah gömdürdüğünü ( 800 bin tüfek, 4 bin makineli tüfek, 1000 den fazla top) ve yerlerini Mustafa Kemal’e söylediğini ayrıntılı öğrenmek için Osman Mayatepek’in,  “Dedem Enver Paşa” adlı kitabından öğrenebilirsiniz. 

Gelelim,  savaşın Osmanlı için  gerekliliğine:

Öncelikle harekatın adına dikkat kesilelim;

Sarıkamış Harekatı.
 “Sarıkamış Harekatı” nerede geçiyor? Sarıkamış’ta.
Sarıkamış kimin toprağı?
Tabiki bizim.
Bizim olan Sarıkamış, Rus işgaline uğruyor, Rusların Anadolu’ya ilerlemesi söz konusu.
Osmanli için bu harekatın gerekliliğini anladık mı?

Strateji ve plan açısından konuşmak gerekirse:
Çok güzel bir askeri plan yapılıyor. 
Bazılarınız şimdi diyecek madem o kadar güzel bir olandı niye teçhizatlı gidilmemiş?
Tarih kitaplarında bahsedilmeyen olay şu: 
Harekat başlamadan bir buçuk ay önce, Osmanlıya ait, Bezm-i Alem, Bahr-i Ahmer ve Mithat Paşa gemileri 5 Kasım 1914’te, Sarıkamış Harekatı’na malzeme desteği sağlamak amacıyla İstanbul’dan yiyecek, kışlık giyecek, cephane, askeri araç, 2 uçak ve 2 alay askerle Trabzon’a hareket etti, ama  6 Kasım’da Ereğli açıklarındaki Kandilli mevkiinde Rus donanmasının bombardımanı sonucu batırıldılar. Hatta gemimizin birinin enkazı on sene önce bulunduğunu ben bizzat tv’den duymuştum. 
Pek dillendirilmez ama, sadece karada değil; bu gemilerde bulunan üç bine yakın askerimiz de denizde Şehit oldu. 
Yani, askerlerimizi, kış şartlarına uygun bir şekilde teçhizatlı bir şekilde harekata yöneltmek vardı ama olmadı.

Bazı uzmanlar;
üç gemimiz taşıdığı erzağı ulaşturabilseydi, belki Sarıkamış Harekatı’nın da, 1. Dünya Savaşı Seyri’de seyri değişebilirdi, Çanakkale Savaşı’da olmazdı der.
Tarih, olasılıkla değil olanla ilgilendiğinden bu konuda yorum yapamayacağım, ama askerimiz bu derece teçhizatsız olmayacağı kesindi.

Savaştaki en büyük hatamız ise;
Ordunun yönetimi devredilen komutan Albay Hafız Hakkı Bey’in strateji ve emirleri bir kenara bırakarak kaçan Rus Ordusu”nu yok etmek için; teçhizatsız orduyu, ikmal yollarını hiçe sayarak, yüz km içeri sokarak  Allahuekber Dağlarına doğru sürmesi oldu. 
Askerlerin bir kısmı mermi atmadan donarak; soğuktan donmamak için ateş yakanlar da yerleri belli olduğu için Rus top atışlarıyla şehit oldu. Bazı askerler ise tifüs hastalığına yakalanıp harekat esnası ve harekat sonrasında Şehit oldular. 
Komutan Hafız Hakkı Bey’de aynı akıbete uğrayıp harekattan kısa süre sobra Şehit oldu.
Aslında, başlangıcta harekat iyi gidiyordu, Sarıkamış çevrelenmiş, bazı askerler Sarıkamış’a girmiş, Rus Ordusu dağılmıştı.

Destek gelmeyince, ve yukarda anlattığın tarihi hata çok sayıda Şehit verip yenilmemize yol açtı.

Şehit sayısı abartısı:
Bu mağlubiyet zaten savaşta olan halktan, moral bozulmasın diye savaş şartlarında haklı  görülebilecek sebepten dolayı sansür edilerek saklandı.
Ne zamana kadar?
1922 yılına kadar!
Türkiye, Sarıkamış’ta büyük bir dram yaşandığından Şerif Köprülü’nün 1922 yılında yayınladığı, içinde fazlaca duygu, etkileyici bir üslup ve abartı olduğu bir kitap sayesinde haberdar oldu. 
Doksan bin Şehit olduğu ilk defa bi kitapta bahsedildi;  bu abartılı ifadelere,o zamanki siyasi çekişmelerden kaynaklı müdahale edilmedi, hatta hatta bu abartılar desteklendi ve algı olarak günümüze gelecek kadar beynimize yerleştirildi.

Bir şehidimiz dahi olsa değerlidir o ayrı da;
Sarıkamış muharebelerine katılan 3. Ordu’nun mevcudu Birinci Dünya Savaşı’nın ilk aylarında 118 bin, muharip asker sayısı da 75 bin kadardı. 
Rusların tarafinda kalıp ta toprağa verdiği Şehidimizin sayısı yirmi üç bin kadardır. Sağ kalan muharip askerlerin hepsi tifüsten  de Şehit olsa bile zaten doksan bin asker yok o yüzden doksan bin Sehit asker de olmaz, olamaz.
Verdiğimiz zarar ortaya çıkar, o kadar da başarısız değilmişiz diye düşündürememek amacı olsa gerek; Rusların kayıplarından pek bahsedilmez. 
Gayri resmi kayıtlara göre de Rusların kayıpları otuz iki bin civarı.

Anlatıldığı gibi, hiçte plansız programsız değilmiş düşüncesi oluşmamasi için olsa gerek deniz şehitlerimizden de doğru dürüst bahsedilmemiştir. 
Biraz önce de yazdığım gibi, sadece karada değil, Karadeniz’in soğuk sularında da donarak  Şehit olan Şehitlerimiz var.

O devrin iç çekişmelerine girmeden, kimseyi karalamadan, tarihi gerçekleri, tarihe bağlı olarak anlatmaya çalıştım. Az çok bilgi verebildiysem, beyinlerde farklılık uydurabildiysem ne mutlu bana. 

Sağlık, huzur, saygıyla kalın!

Exit mobile version