Batı’nın ve Terörün Planlarını Çökertecek Hamle: ”Türkmeneli Devleti”

Ortadoğu’da yaşanan her önemli gelişme Türk ehlinin asıl unsuru olan
Türkmenleri, doğrudan etkilemektedir. Özellikle bölgedeki yaşadıkları inişli
çıkışlı dönemlerde maruz kaldıkları saldırılardan ötürü dağınık bir Türkmen
yapısını ortaya koymuştur. Irak Türkmenleri için bu saldırılar, Saddam Hüseyin
hükümetinin Kuveyt işgali ile başlayan etnik izolasyon, uluslararası yasak ve
ard arda oluşan savaşlardan ciddi bir şekilde etkilenmişlerdir. Bu süre zarfında
Irak Türkmenleri çok daha ciddi ve zorlu bir dönem geçirmiştir. Bundan dolayı
Irak Türkmenleri toplumsal bir kırılma yaşamıştır. Diğer tarafta ise Suriye
Türkmenleri Hafız Esad devrinden bu yana ülkede hak ve hürriyetlerinden
yoksun bırakılmış, Araplaştırılmaya çalışılmıştır. Ayrıca Irak ve Suriye
hükümetleri, Türkmenlere Türk demekten kaçınmıştır. Bu hükümetler
tarafından Türkmenlere karşı her türlü eylem ve katliam uygulanmıştır.
Buna örnek olarak I. Dünya Savaşı’ndan sonra Irak Kraliyeti, uygulamış olduğu
batı özentili siyasetten dolayı birçok rahatsızlığa yol açmıştır. Eski dönemlerde
Arap Milleti arasında yükselen Arap Milliyetçiliği adı altında Arap subaylar,
yönetiminin ana ekseninde yer almalarına neden olmuştur. Bu fikre tabi olan
askerler 14 Temmuz 1958 tarihinde yönetime el koyarak darbe
gerçekleştirmişlerdir. General Abdülkerim’in önderlik ettiği bu darbeden dolayı
kraliyet hükmü yıkılıp yerine cumhuriyet yönetimi ilan edildi. Herkes gibi Irak
Türkmenleri bu yeni yönetimin kendilerine fayda sunacağı ve ülke hakkında
hayırlı olacağını sanmışlardı ancak bu duygu kısa süre sürmüştür. Çünkü o
sıralarda Kerkük Kürdistan’ın başkenti olarak ilan edildi. Bu da Kerkük
Türkmenleri için kabul edilmez bir durum idi. Cumhuriyeti kutlamak adına
Türkmen ehli diğer toplumlarla sokağa indi ancak bazı Kürt ve Komünist kişiler
tarafından otomatik silahlarla ateş açıp üç gün süren bir katliamı başlattılar. Bu
üç gün süresi içerisinde Irak Türkmenleri vahşi bir şekilde öldürüldü. Diğer
taraftan ise Suriye’de başlayan Arap Baharı’ndan dolayı birçok Türkmen hain
adı altında vahşice öldürüldü. Bunlar ise yaşananların bir tanesi…
Şimdi asıl konuya değinelim:
Son yıllarda Ortadoğu’daki kanlı planlarını gerçekleştiren derin yapılar;
istikrarsızlığı, birliksizliği ve güvensizliği içlerine yerleştirerek birçok savaşa
neden oldular.

Bu süre zarfında planların ana amacı dünyanın nüfusunu azaltmak, bireyi
yozlaştırarak demografik değişimler elde etmektir. Bundan ziyade özgürlük adı
altında birçok ülkeyi tahrip ve tecrit etmişlerdir.
İsrail; Filistin Devleti’ni işgal altında tutması, bölgede yahudi planlarını
gerçekleştirmeye yönelik adım atması, Filistin halkına yönelik soykırım
yapması asla hafife alınmamalıdır. Çünkü bu bölgedeki ana hedef İslam
alemidir.
Tüm bu olaylar yaşanırken BAE siyaseti İsrail’i tanımaya yönelik olması ve tüm
Arap ülkelerinin bu soykırıma yönelik sessiz kalması kahpece bir ihanettir.
BAE siyaseti sadece İsrail ile sınırlı kalmayıp; Suriye halkını yok eden katil
Esad’la barış yapması, rejimi tanıması ağır bir hainliktir. Kendilerini insan sever
ve modern ülke olarak tanıtsalarda katil ile aynı safta olmaları bu durum
tespitinin tam tersidir.
Şimdi 20 Mart 2003 yılında ABD ve Britanyalı hükümetler Irak’ın kitle imha
silahlarına sahip olduğu ve bu silahların birlik ülkeleri başta olmak üzere birçok
ülkenin güvenliğini ciddi şekilde tehdit ettiği, nükleer ve biyolojik silahların
geliştirdiği ve El Kaide ile bağları olduğu gerekçesiyle yapmış olduğu ihtilal
saldırısı sadece Saddam Hüseyin’i öldürmekle ve bu silahları yok etmekle sınırlı
değildi.
Ülkenin seçilmiş kişileriyle ( hainleriyle) yeni bir demokrasi inşa etme
çabasındaydı. Ancak bazı gruplar arasında Şii ve Sünni arasında asimetrik
savaşın başlaması ile Irak’ta El-Kaide operasyonları başladı. Bu operasyonların
sonucu tahmini olarak 1 milyon kişinin öldüğü tahmin edilmiştir. Bu süre
zarfında Irak’ın yeraltı kaynakları, doğal ve tarihi zenginlikler çalınmıştır.
Ülkenin alt yapı sistemini batırıp başta içme suyu sistemleri, kanalizasyon
yapıları ve barajları olmak üzere Irak’ın tüm alt yapısını helak etmiştir. Arka
perdeye bakacak olursak; bu operasyonların Irak’ı bölme hedefini taşıdığını ve
yeni bir devlet kurma çabası içerisinde olduğunu görüyoruz. Bahsi geçen bu
devletin Kuzey Suriye’ye kadar uzanacağı söylenmektedir. Yıllardır o
bölgelerde ABD destekli milislerin kaynaması, savaş açması ve birçok sivil
katliama sebebiyet olmasının ana hedefi terörizime dayalı bir devlet kurmaktır.
Ancak listenin başında Türkiye Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğünü bölme
çabası mevcuttur. Son zamanlarda ard arda yapılan saldırılar bunun kanıtıdır.
1990’lardan önce Şam rejimi veya Hafız Esad’ın siyaseti olarak
adlandırabileceğim şey; terörizm ve Batı’ya kölelik yapmaktan ibaret. O

devirden bu yana Esad Rejimi terör yuvası haline gelmiştir. PKK-YPG;
milislerini eğiten, besleyen, silahlandıran, kamp kuran ve her türlü imkan
sağlayandı. Dış güçlerden gelen emirlere itaat ettiğini göstermek için Türkiye
Devleti’nin toprak bütünlüğünü terör yoluyla hedef almıştır. Bugün ise bu
görevi oğlu Beşşar Esad yürütmektedir. Kuzey Suriye’yi PKK-YPG milislerine
satıp her türlü ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Bu ihtiyaçlar ise enerjiden silaha,
gıdadan giyime…
Sadece bununla da kalmayıp Karabağ Savaşı’nda Ermenilere destek vermek
amacıyla paralı asker göndermiştir.
Kısaca eğitim sistemlerinden bahsetmek istersek, 7 yıl eğitim sistemlerini gören
bir birey olarak sizlere şunu aktarmak isterim; Osmanlı’ya karşı çok ağır
ithamları eğitim kanallarıyla yaymış, halkın içine kini ve nefreti ekmiştir. Arap
kavmiyetçiliği adı altında Türklere yapılan iftiraların haddi hesabı
bulunmamaktadır. Bizi işgalci, kazıkçı ve sömürücü olarak tanıtmıştır. Bundan
ziyade Türkmen halkını Türk kuyruğu nitelendirerek her türlü hak ve hukuktan
yoksun bırakmıştır.
Şimdi asıl konuya değinelim.
Neden Türkmeneli Devleti?
1- Irak ve Suriye Cumhuriyet’lerin kuzeyinde bir Türkmen Devleti’nin
kurulması veyahut Türkiye’ye tabi bir özerk bölge olarak ilan edilmesi
bölgedeki PKK-YPG terör örgütlerinin varlığını sonlandırılacaktır. Ayrıca Irak
ve Suriye sınırı üzerinden Türkiye’ye sevk edilen her türlü kaçakçılığın önüne
geçecektir. Bu vesileyle sınırın güvenliği üst seviyeye ulaşacaktır. Bununla
beraber kurulması planlanan terör devletini topyekün varlığını tarihten
silecektir.
2- Afganistan, İran, Suriye vs devletlerden iktisadi sebeplerden gelen belirsiz
amaçlar taşıyan bireylerin önüne ek bir sınır konulmuş olacak.
3- Irak ve Suriye devletlerinde belirli bölgelerde yaşayan Türkmenler; uzun süre
hukuksuzluk, sürgün ve adaletsizlikten kurtulup kendi devlet bayrağının altında
yaşayacaklardır. Bu da onlara temel hak ve hürriyetlerini temin edecektir.
4- Bölgedeki mevcut olan siyonizm planı, vaat edilen toprakları doğrudan bir
hayal kırıklığına ve başarısızlığa uğratacaktır.

Exit mobile version