Ali Rıza Özdemir, Ermeni Çetecilerin Türk kıyımını görmeyen Hatemi’ye Ateş Püskürdü

Etnik Coğrafya ve Alevilik alanında geniş kapsamlı akademik çalışmalarla ön plana çıkan araştırmacı yazar Ali Rıza Özdemir, Veryansıntv’deki köşesinde Hukukçu ve İlahiyatçı Hüseyin Hatemi’ye ateş püskürdü.

Hatemi’nin Ermeni lobicilere aleni hizmet ettiğini köşesinde vurgulayan Özdemir, ‘Sözde Azerbaycan Türk’ü ve Caferi çevrelerde yer edinmeye gayret eden’ şeklinde Hatemi’yi hedef aldı.

Hatemi’nin Hrant Dink üzerinden Türk Milleti ve Türkiye düşmanlarının hedeflerine hizmet ettiğini, soykırım iddialarını dillendirip özür dileyenlerden biri olduğunu vurgulayan Özdemir’in Hatemi hakkında söyledikleri oldukça ciddi.

Zira Hatemi’nin Ermenilerden sözde özür dileyen utanç listesinde de adının olduğunu vurgulayarak onun Hocalı soykırımında katledilen Azerbaycan Türkleri hakkında herhangi bir etkinliğe katılmış mı diye de soruyor.

UTANÇ LİSTESİ

İşte Ali Rıza Özdemir’in Veryansıntv’deki dikkat çekici o yazısı:

20. yüzyılın başında emperyalist ülkeler tarafından kışkırtılan Ermeni çeteciler, bugünkü Doğu Anadolu’nun büyük bir kısmını içine alan bölgede bağımsız bir Ermenistan kurmak için terör faaliyetine giriştiler. Amaçları bölgedeki Müslüman Türk nüfusu (Türkmen, Kurmanç ve Zaza) göçe zorlamak ve gitmeyenleri katletmekti. Birkaç yıl içinde sayısız Türk köyü basıldı. Silahsız erkekler, kadınlar ve çocuklar toplu olarak katledildi. Yapılan güncel çalışmalara göre 500 binden daha fazla Türk, Ermeni çetecilerin eliyle şehit edildi.

Bu katliamların en çok görüldüğü yerlerden biri de Caferi mezhebine mensup Türklerin yaşadığı Iğdır’dı. Iğdır’da TANDIR DAMI olarak bilinen katliamda tek seferde 3 bin kişinin yakılarak şehit edilmesi bunun bir örneğiydi.[i] Ermeni çetecilerin en çok başvurduğu yöntemlerden biri Türkleri yakarak toplu halde öldürmekti. Bu katliam biçimi, Ermeni çeteciler için sıradan bir işti.

***

Ermeni çetecilerin katliamları karşısında Türkler de tedbir almak zorunda kaldılar. Meşru müdafaa için silahlandılar ve Ermeni çetecilere karşı durdular. Türklerin Ermeni çeteciler tarafından katledilmesi ve meydana çıkan çatışma ortamı Osmanlı devletini bazı tedbirler almaya zorladı. Hükümette bulunan İttihat ve Terakki Hükümeti, 1915 yılında “Sevk ve İskân Kanunu”nu çıkararak Ermenileri bölgeden boşalttı ve imparatorluğun farklı yerlerinde iskân etti. Bu işi Talat Paşa, dönemi için büyük bir başarıyla gerçekleştirdi. Böylece olaylar duruldu ve Ermeni çeteciliğinin köküne adeta kibrit suyu döküldü. Bugün “Ermeni tehciri” olarak bilinen bu olay, uzun süredir Türklük ve Türkiye düşmanları tarafından “Ermeni soykırımı” veya “Büyük Felâket” olarak istismar edilmektedir.

***

14 Aralık 2008 tarihinde Ahmet İnsel, Baskın Oran, Cengiz Aktar ve Ali Bayramoğlu’nun öncülüğünde bir kampanya başlatıldı. Kampanyanın adı “Özür diliyorum” başlığı taşıyordu ve 1915 yılında uygulanan Sevk ve İskân Kanunu’nu hedef alıyordu. İmzaya açılan metin iki cümleden ibaretti: “1915’te Osmanlı Ermenileri’nin maruz kaldığı Büyük Felâket’e duyarsız kalınmasını, bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum.”[ii]

Yani özetle metin açıkça soykırım denmiyordu ama üstü kapalı şekilde büyük felaket ifadesiyle Türklerin Ermenilere soykırım yaptığına vurgu yapılıyor ve bu nedenle Ermenilerden özür dileniyordu. Esasen metne öncülük yapanlar ““1915’te Osmanlı Ermenilerinin maruz kaldığı Ermeni Kırımı” diyerek zaten asıl niyetlerini açık ediyorlardı.[iii] Bu rezil metni çok sayıda sözde “aydın” imzaladı.  Bunlardan biri de Prof. Dr. Hüseyin Hatemi’ydi.

Hüseyin Hatemi, soykırım yalanına imza vermekle yetinmemiş, Taksim’de yapılan “1915 kurbanlarını anma” protestolarına da katılmıştır. Üstelik bu anmada kucağında Dağavaryan Nazret Efendi’ye ait bir resim taşımıştır.

Peki, kimdir Dağavaryan Nazret Efendi?

Kendi ifadelerine göre, “Osmanlı meclisinde, sıkı bir milliyetçi olarak, Toprak Sorunu ve Ermeni Milli Haklarının Korunması” konularında tartışmalara katılmış biridir”.[iv]

Bu “sıkı Ermeni milliyetçisi” Nazaret Dağavaryan, Alevilik konusuna da el atmış ve Hıristiyan Protestanlığının ve Kızılbaş İnancının Doğuşu başlıklı bir kitap kaleme almıştır.[v]

Dağavaryan, İslam’dan uzak gördüğü Alevileri, Hıristiyan grupların bir devamı olarak tanıtmış ve Kızılbaşlarla Ermeniler arasındaki farkın ancak “saç teli” ya da “soğan zarı kadar” olduğunu iddia etmiştir.[vi] Görünen o ki, Ali’siz Aleviliğin temelleri daha o çağda Ermeni milliyetçileri tarafından atılmıştır.

İşte Hüseyin Hatemi’nin fotoğrafını kucağına alarak şeref payesi verdiği Dağavaryan böyle biridir.

Ermeni Lobicilerle birlikte Hüseyin Hatemi

19 Ocak 2007 günü gazeteci Hrant Dink uğursuz bir cinayet sonucunda öldürüldü. Aklı başında her Türk vatandaşı cinayeti kınadı ve hukuk dışı bütün yöntemlere karşı olduğunu bir şekilde ifade etti.

Hrant Dink, Türk kamuoyunda daha önce bazı açıklamaları ile gündeme gelmiş ve tepki çekmişti. Örneğin bir makalesinde, “Türk’ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni’nin Ermenistan’la kuracağı asil damarında mevcuttur”[vii] diyerek Türk’ün kanını zehirli olarak nitelemiş ve Türkiye Ermenilerini Ermenistan’la bütünleşmeye çağırmıştır. Yine aynı yazısında Ermeni gençlerinin kimlik kazanması için Ermenistan’a özel turlarla taşınmasını önermiştir.[viii] “Türk”ten kurtulmak başlıklı başka bir yazısında ise “Ermeni kimliğinin “Türk”ten azad olması” için yol haritaları çizmiş ve “Ermeni’nin “Türk”ün etkisini kendi kimliğinden atması” gerektiğini söylemiştir.[ix]

Elbette cinayeti hepimiz kınadık, kınıyoruz. Ancak bu yazdıkları ışığında Hrant Dink, bayraklaştırılıp ululaştırılacak biri midir? Türk’ün kanını zehirli bulan biri Türk dostu mudur? Ermeni kökenli gençleri Ermenistan’a taşımak isteyen biri “Türkiyeli” midir? Ermeni kökenli vatandaşlarımızı Türklük etkisinden kurtulmaya çağıran biri bizim neyimiz olur?

Ancak Prof. Dr. Hüseyin Hatemi, koyu bir Hrant Dink sevdalısıdır. ‘Hrantımıza kıydılar’ başlıklı makalesinde Hrant Dink’e övgüler düzmüştür. Hatemi, Hrant Dink’i “iyimser ve saf bir insan”,  “güvercin”, “sevgi insanı” gibi sıfatlarla anmıştır.[x] Hüseyin Hatemi Hrant Dink Vakfı’nda bazı etkinliklere iştirak etmiş[xi] ve Hrant Dink’in ölüm yıldönümlerinde anmalara katılmıştır.[xii] (Aslında Hrant Dink’in ne kadar “Türkiyeli” veya bu topraklara ait olduğu konusu ayrı bir yazıda irdelenmelidir).

Elbette vakıf etkinliklerine katılmak, mezarına giderek anma yapmak gayet insani ve olağan şeylerdir. Bunlara kimsenin diyeceği yoktur. Ancak tablonun tamamını görmek yani Hüseyin Hatemi’nin Hrant Dink’i ululadığını, Ermeni ayrılıkçılığına ve soykırım yalancılarına ne kadar bağlandığını anlatmak için bu hususları da paylaşmak zorunda kaldık.

***

Neden Hüseyin Hatemi üzerinde bu kadar durduk. Çünkü Hüseyin Hatemi, Caferi mezhebine bağlılığı ile tanınan, Ehlibeyt’i ön plana çıkararak Caferi mezhebine bağlı Türkler arasında yer edinmeye gayret eden, çalışmalarıyla ülkemizdeki Caferi Türkler üzerinde etkili olan biridir. Üstelik ülkemizde Iğdır, Kars ve Ağrı’da yaşayan Caferi mezhebine bağlı Türkler, yüzyılın başındaki Ermeni çetecilerin mezaliminden en büyük payeyi almış bir zümredir.

İşte Caferi mezhebine tabii olduğunu iddia eden, Hz. Muhammed’e ve Ehlibeyt’e bağlılık bildiren, On İki İmam’a sevgi beslediğini söyleyen Hüseyin Hatemi, atalarımızı yani Türk milletini soykırım yapmakla itham etmekte, soykırım yalancıları korosuna katılmakta; Ermeni milliyetçisi olan ve Ali’siz Aleviliğin mimarlarından Nazaret Dağavaryan’ın fotosunu taşıyarak ona şeref payesi vermekte; Türk’ün kanını kirli gören Hrant Dink’i ululamakta ve örnek şahsiyet olarak sunmaktadır…

***

Peki, pek büyük “Ehlibeyt muhibbi” (!) Hüseyin Hatemi, 1915’den önce Ermeni çetecilerin katlettiği 500 bin Müslüman Türk evladı hakkında herhangi bir şey demiş midir?

Pek muhterem “Caferi mezhebi mensubu” (!) Hüseyin Hatemi, Ermeni çetecilerin eliyle toplu katliamlardan geçirilen Caferi Türkler hakkında bir açıklama yapmış mıdır?

Pek ulu “On İki İmam sevdalısı” (!) Hüseyin Hatemi, Karabağ’da katledilen Azerbaycan Türkleri hakkında bir duyarlılık göstermiş midir?

Ben duymadım, duyan varsa lütfen bizi de bilgilendirsin.

[i] Bölgede yaşayan her Türk evladı da bu katliamları muhakkak babasından- dedesinden, annesinden-ninesinden duymuştur. Tandır Damı Katliamını büyüklerinden dinleyerek aktaran Cevat Gök’e teşekkür ederim.

Özdemir’in köşesinde Hatemi’yi hedef almasının ardından Hatemi Twitter adresinden Ali Rıza Özdemir’e yanıt vermek yerine hakaret etti.

Ali Rıza Özdemir’in yazısına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:

https://www.veryansintv.com/turkleri-ehlibeytle-aldatan-zat-huseyin-hatemi/?fbclid=IwAR367eGnFnxn9FDTTCVoj7R1oZBuYPXEk7e9IdA4Ivxb2eHiGE71QHYTpCQ#_edn9

Exit mobile version