Onur Beyhan Analiz: AFGAN ORDUSU NEDEN TESLİM OLDU?

(SOSYO PSİKOLOJİK ANALİZ)

200 bin kişilik Afgan Ordusu 70 binlik Taliban karşısında nasıl yenildi ve direnmeden silah bıraktı diye düşünenler var.

Orduları güçlü kılan vazgeçilmez unsur ideolojidir.

Ordular bir aidiyet uğruna ve bir ideal için savaşırlar.

Afgan Ordusunun ideolojisi nedir?

Bileniniz var mı?

Peki, Taliban’ın ideolojisi nedir?

İslamcılık.

Taliban’ın amacı ise İslam Emirliğidir ve Şeriatı egemen kılmaktır.

Düşüncenin ne olduğu önemli değildir.

Kitleyi harekete geçirecek güçlü ve geçerli bir düşünce olsun yeter ki.

İdeolojisiz Ordular Dağılırlar

Bir aidiyeti olmayan ordular hiçbir düşmana karşı direnemezler.

Saddam’ın 700 bin kişilik devasa ordusu nerede?

Suudi Arabistan 110 milyar dolarlık silah aldı ordusu için.

Yemenli Bedevi savaşçılar yalın ayak, Suud Ordusunu hezimete uğratmadı mı?

Ordular Ulusçuluk Fikri ile Güçlüdür

Ordular Ümmetçilik fikri ile savaşamazlar. Eğer öyle olsaydı bugün Arap orduları bugün 7 milyonluk İsrail karşısında tuzla buz olmazdı.

Mısır’daki Ulusçu ve Tam Bağımsızlıkçı önder Cemal Abdulnasır ile bir ivme kazanıp neredeyse İsrail’i yok edecekti Araplar. Ancak istihbarat savaşlarının azizliğine uğrayan Abdulnasır hem içeriden Müslüman kardeşlerin ihanetine hem de İstihbarat zafiyetine yenik düştü. Eğer başarsaydı bugün 400 milyon Arapça konuşan halklar Avrupa Birliği gibi bir ve birlikte hareket ediyorlardı. Ancak Ulusçuluk fikrinin tehlikesinin farkına varan emperyalizm Araplara İslamcılık pompaladı. Bunun için köklü ve kadim Türk yurdu olan Mısır’daki EL-EHZER biçilmiş kaftandı.

Selefilik ekolü bugün Arap toplumunu rezil ve rüsva etmiştir.

Din Merkezli düşüncelere kapılan Araplar için Sünnilik ve Şiilik din olmuştur.

Arap artık Sünnilik ya da Şiilik için savaşır oldu.

Örnek verelim…

Irak’ı göz önüne getirin.

Irak’ta IŞİD şehirleri bir bir teslim alıyordu. Öyle ki İmam Ali’nin ve Ehlibeyt İmamlarının Türbelerine 30-40 kilometreye kadar yakınlaşmışlardı.

O saate kadar da ne Irak ordusu ne Irak’ta yerel silahlı güçler IŞİD karşısında duramıyordu.

Irak vatanı elden gidiyordu.

Peki, Iraklı ‘da vatan bilinci var mıydı?

Ne için savaşacaktı?

Peki, IŞİD’i kuranlar zaten Iraklı Sünniler değil miydi?

Peki, sonra ne oldu?

Iraklı Şii Taklit Mercii Ayetullah Seyyid Ali Sistani bir fetva yayınlayarak ‘Iraklılar vatanlarını savunmalıdır.’ anlamında bir Cihat emri yayınladı.

RAKLI Şİİ DİNİ MERCİİ AYETULLAH SEYYİD ALİ SİSTANİI

Ardından hızlı bir şekilde organize olan Iraklılar HAŞTİ ŞABİ yani HALK SEFERBERLİK GÜÇLERİ adında bir cephe oluşturuldu. Çoğunluk Şiilerden olmak kaydıyla Sünni, Hristiyan ve diğer inanç ve etniklerden oluşan bir birlikti bu.

Peki, ülkeyi kasıp kavuran bu tehlikeye ulusal bir refleks gösteremeyen Iraklılar ne olmuştu da ayağa kalkmıştı.

Çünkü bağlı oldukları Dini Mercileri dini duygularını harekete geçirecek bir beyanda bulunmuştu.

Çünkü onların aidiyet duyguları Ulusal değildi, inançsaldı.

Çünkü çoğunluk Şii Mezhebine bağlıydı.

Bu da bize Iraklıların özelinde Arapların Uluslaşamadığını ve kabileci, mezhepçi, hizipçi gelişmemiş ve uygarlaşamamış bir toplum olduğu gerçeğini önümüze koyuyor.

Düşünsenize Arap ordusundayız ve örneğin Ebu Fazl kabilesinden bir yüzbaşının Ümmü Basir kabilesinden bir Albay’ın emri altına girmekte imtina edip ‘O kabile kim ki ben onun mensubu bir komutanın emrine gireyim’ dediğini.

Düzenli bir ordu için korkunç bir senaryo değil mi?

Aslında hiçbir şekilde senaryo falan değil Afganistan’da tam da bu oldu.

Türkiye’de yaşayan Afganistanlı akademisyen ve gazeteci Lal Muhammed Lame, Afganistan ordusunun çöküşünün farklı boyutları olduğunu söyledi. 

Lame, “2001 sonrasında Afganistan ordusu yeniden kurulurken sözde milli ordu ismi verildi ama gerçek şu ki en baştan ordu etnik kimliğe dayalı kuruldu” dedi.

“Hangi etnik gruptan kaç kişi orduda olmalı’ düşüncesiyle kararlar verildiğini ifade eden Lame, “Böylece en üstten, en alttaki askerlere ve yöneticilere kadar etnik gruplara göre katılım oranı belirlendi. Ordunun yüzde 40-45’i Peştunlardan oluşurken yüzde 55-60’ı başka etnik gruplardan oluşturuldu. Orduda bir komutan tayin edilirken veya askeri rütbe verilirken etnik kimlikleri dikkate alınırdı. Böylece görev yapan komutan ya da general her kimse önce kendi etnik grup ve kabile liderlerine bağlı kalıyordu. (indyturk.com)

Oysa Türk İnsanındaki aidiyet duygusuna bakıverdiğimizde Atatürk’ten örnek vermeden geçemiyoruz.

Harbiyeli Mustafa Kemal

Atatürk diyor ki: Orduya ilk katıldığım günlerde, bir Arap binbaşısının ‘Kavm-i Necip evladına sen nasıl kötü muamele yaparsın’ diye tokatladığı bir Anadolu çocuğunun iki damla gözyaşında Türklük şuuruna erdim. Ondan sonra Türklük benim derin kaynağım, en derin övünç membaım oldu.’

Bakın dikkat ediniz Arap’ın tokadı Mustafa Kemal’de Türklük şuuru uyandırıyor. Balkanlı, Selanikli, falanca Boy ya da falanca obanın şuurunu değil.

O yüzden Ümmetçilik zehirdir. Kabileciliği besleyen en önemli unsurdur.

Uluslaşmak ve Ulusçu fikre bağlılık geleceğe emin adımlarla ilerlemek için en vazgeçilmez ilaçtır.

Buradan Türk Ordusunu sivilleştirmeye ve onu ümmetçilik çukuruna çekmeye niyet eden akıl yoksunlarına söylüyorum.

Başaramazsınız!

Bu ordu Türk ordusudur.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin Siyasi ve Toplumsal mezhebi Türkçülüktür.

EBEDİ Başkomutanı ise Gazi Mareşal Mustafa Kemal ATATÜRK’TÜR.

Irak’tan, Suud’dan, Mısır’dan ve son olarak Afganistan’dan ders çıkar Türk Ulusu.

Dirim Medya İmtiyaz Sahibi

Onur Beyhan

Exit mobile version